Rodeo Roleplay'e Hoşgeldin
Sende aramıza katılmak istiyorsan
Hemen Başvur (DISCORD UZERINDEN)!

Ulf Rune Vidarr

DF

Victor Quinn

Vatandaş
27 Mar 2024
5
0
1
Tarihler 1872 Ocak 25'i gösteriyordu, İzlanda'nın Akureyri şehrindeki büyük kütüklerle yapılmış bacasından şömine dumanının çıktığı sempatik bir evin içerisinden bir kadının bağırışmaları geliyordu. Yaklaştıkça bağırışmaların daha çok birer ıkınma seslerine benzediği fark edilebiliyordu. Sarı saçlı mavi gözlü bembeyaz tene sahip Astra'nın ellerini siyah saçları ve yapılı vücudu yeşil gözleriyle duran baba Tyr oldukça dikkat çekiyordu. Astra'nın hamile olduğu barizdi ve şu an gerçekleşen olay bir doğumdu. Uzun süren bir sürecin ardından Astra sonunda dünyaya tek çocukları olan oğullarını getirmişlerdi. İsmi çoktan belirliydi Ulf fakat annesinin de bir isim isteği olduğu için Tyr eşini kırmamış onu da vererek Ulf olan ismi Ulf Rune'a evrimleşmişti. Ulf adeta Vidarr ailesine neşe olarak düşmüştü. Artık evdeki günler aile için daha eğlenceli geçmeye başlamıştı. Tyr gününü bazen dışarda odun toplayarak bazen kasabaya inerek insanlarla muhabbet ederek geçiriyor ticaretini yapıp akşama doğru eve geliyordu. Bu sırada Astra ise çocuğuyla yakından ilgileniyor ona İskandinav masallarını ve mitlerini ninni gibi söylüyordu. Zaman akıp geçiyordu aradan geçen 4 yılın ardından Ulf yeni doğmuş haline göre daha belirgin özelliklere sahip olmuştu. Siyah saçları buz mavisi gözleri onu babasının ve annesinin oğlu olduğu gerçeğini yansıtıyordu. Ulf evdeyken canı sıkılır dolapları ve özellikle babasının bıçak koleksiyonunun olduğu dolapları kurcalar ve annesinin botanik bitkilerinin olduğu ufak serayı sürekli bozmaya yer arardı bu yüzden annesinden birçok kere azar işitmişti. Dolaplardan bulduğu kitapları ise sürekli inceler fakat anlamazdı, bunu fark eden Astra çocuğuna İzlandaca ve bazı kitaplar İngilizce olduğu için İngilizce öğretiyordu. Süre gelen öğrenimle birlikte Ulf hızlı kavraması ve küçük yaşıyla birlikte kitaplardan bilgiler öğreniyordu. Bu bilgiler genel olarak İskandinav mitolojisini içeriyordu. Aradan 2 yıl daha geçmişti tüm aile Ulf'ün 6. doğum günü için Ulf ile hazırlıklar yapıyordu.
 

Victor Quinn

Vatandaş
27 Mar 2024
5
0
1
Akşama doğru Tyr unuttuğu bazı şeyleri almak için evden uzaklaşarak kasabaya doğru gitmeye başlamıştı. Aradan geçen 10 dakikanın ardından evin kapısı çaldı bu sırada Ulf babasının bıçak koleksiyonunun olduğu dolabın yanında çökmüş bir şeyler ile uğraşıyordu. Astra kapıya yaklaşıp: "Hayatım sen mi geldin?" diyerek kapıyı açtı. Kapının açılması ile bir hışımla tanımadıkları yabancı birisi elindeki hançeri Astra'nın göğsüne doğru sapladı. Astra geriye doğru yere düşerken korku ve soğukkanlılık ile vücudu kaplanan Ulf yanında durduğu dolabın arkasına saklandı. İçeriye giren adam kapıyı kapattıktan sonra elindeki hançeri yere bıraktı. O sırada Astra'nın göğsünden akan kanlar zemine sızıyordu. Adam Astra'ya yaklaşıp onu soymaya başladı. Bu esnada annesine pis bir şekilde yaklaşan adama öfkelenmiş olacak ki Ulf saklandığı dolabın çekmecesinden usulca büyük bir bıçak aldı. Küçük ayaklarıyla adamın arkasından yaklaştı ki adam Ulf'un farkına vardı tam ürkmüş bir şekilde arkasını döndü. O esnada Ulf elinde büyük bıçağı adamın boynuna doğru saplayıp bıçağı boynunda bırakıp geri kaçındı. Adamın boğazından kan fışkırırken geriye doğru nefesi kanına karışarak yere doğru düşüverdi. Tüm zemin kan ile kaplanmıştı. Ulf annesinin yanına eğilip onu dürttü fakat açık ve yaşlı gözleri harici hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Ulf olduğu yerde hüngür hüngür ağlamaya başladı. Öylesine sesli ağlıyordu ki eve yaklaşan Tyr ağlamanın sesiyle koşar adım eve yaklaştı. Kapıyı açtığından gördüğü manzara karşısından kafasından vurulmuşa dönmüştü. Eşi güzeller güzeli karısı kanlar içerisinde yerde yatıyordu, oğlu başında ağlıyor kanlı elleriyle ve yabancı bir adam boğazındaki bıçakla ölü bir şekilde onların yanında yatıyordu. Kısa süre içerisinde olayı anlamıştı. Artık bir eşi yoktu, sebebi ise geçmişten kalan intikam hırs ve kan davasının getirdiği hislerin kurbanı olan o piyondu. Aradan birkaç gün geçti Ulf'ün güler yüzü yerine soğuk bir ifadeyi koymuştu. Doğum günü annesinin ölüm günü olmuş, bir gün sonra evin biraz yakınındaki güzel bir ormana annesinin vasiyeti üzerine gömmek zorunda kalmışlardı. Ulf oğlunun yanına geçmiş ve onla erkek erkeğe bir kuzeyli konuşması yaptı. Konuşmada ona artık onu kendisinin eğiteceğini ve güçlenmesini gerektiğini eğer güçlenirse öyle adamların bir daha sevdiklerine zarar veremeyeceğinden bahsetmişti.
 

Victor Quinn

Vatandaş
27 Mar 2024
5
0
1
Bu sözlerin üzerine Ulf dikkat kesilmiş ve babasına uymaya başlamıştı. Babası bıçak koleksiyonun dağıtmış ve talim için kullanıma açmıştı. Günlerinde babasıyla dışarda güçlenme antrenmanları yapıyor, ormanda odun topluyor ve nasıl iyi bıçak kullanılacağı ile alakalı bazı şeyler öğreniyordu. Bunun yanında soğukkanlılık ve doğayla uyumu yakalayarak gizlenme gibi kulağa ilginç gelen fakat pratikte oldukça işe yarayan şeyleri öğreniyordu. Gerek fiziksel gerekse zihinsel bu eğitim Ulf'ün Tyr'ı yere sermesine kadar devam etti. Bu olay ise Ulf 18 yaşındayken yaşanmıştı. Kısaca 12 yıl boyunca babasının eğitimine maruz kalmıştı. Babası kadar cüsseli ve uzun boylu değildi fakat kendince yeterli bir düzeydeydi. Zaman ilerledikçe babası hakkındaki bazı gerçekleri ise bizzat ondan öğreniyordu. Aile geçmişi kendi geçmişi annesi ve daha birçok şey... Eğitimi bittiğinden Tyr Ulf'ün kendi ayaklarının üzerine kalabilmesi için onu bir nevi evden kovarak bir miktar para ile Reykjavik'e yolladı. Az bir para ve sırt çantasındaki malzemeler ile Reykjavik'te ne yapacağını düşünen Ulf ufak bir yer kiraladı ardından işler peşinde koştu birkaç ayak işi denedikten sonra kendisine göre olmadığına karar kılıp daha zor işlere yöneldi. Birkaç yıl boyunca oduncu olarak babası gibi işlerde çalıştı. Ardından dayanamayıp 22 yaşındayken liman bölgesine yerleşip gemi ve liman düzeninde çalışmayı sürdürdü. Denize yakın olmak hoşuna gidiyordu, en azından viking kanını içerdiği fark ediliyordu. Limanda çalıştığı 2 yılın ardından kendine güzel bir tabanca aldı. Sonuçta liman ticareti üzerinden birçok şey dönüyordu ve bunlardan birisi de farklı model altıpatların piyasadaki gezmesinden oluşuyordu. Teknolojinin ilerlemesi İzlanda'ya da göz kırpıyordu. Siyah işlemeli 8 mermili bir silahtı ve elinde tutmaktan bile oldukça zevk alıyordu. Fakat pek etrafta bulundurmuyordu. Artık yeterince parası vardı ve gemi ticareti üzerinden Norveç'e gitmek gibi bir planı vardı. Bunu yapmadan önce Akureyri'ye babasının yanına dönmeye karar vermişti. Aradan geçen yılların ardından onu oldukça özlemişti hem annesinin mezarını da ziyaret edecekti. Akureyri'ye geldiğinde evinin yolunu tuttu kasaba da eskisi gibi kalmamış etrafa yeni binalar gelerek gelişmeyi sürdürmüştü. Eve vardığında babası yoktu. Farklı bir aile evlerinden yaşıyordu. Aileden öğrendiğine göre burası çoktan boşaltılmıştı. Ardından annesinin mezarının olduğu ormanın yolunu tuttu. Kısa bir süre sonra mezara vardığında mezarın bakımının eksik olduğu gözüküyordu. Mezarı biraz toparlayıp annesine iyi dileklerini gönderdi. Ardından kasabaya geri dönerek eskiden babasının dost olduğu arkadaşlarının yanlarına giderek babasının nereye kaybolduğunu sordu.
 

Victor Quinn

Vatandaş
27 Mar 2024
5
0
1
Çoğusu hiçbir şey dememişti bunu çok gizemle karşılamıştı Ulf. Ta ki en güvendiği dostlarından birisinin Ulf'a gelip babasının eskiden annesinin öldürüldüğü kişilerin soyundan kalan kişiler tarafından öldürülmesini öğrendikten sonra. Babasının o yakın arkadaşına bu ailesini geçmiş ve günümüzde canını alanların yerlerini sordu. Zar zor da olsa ağzından cevap aldıktan sonra üstüne başına siyah kumaşlı bir şeyler aldı. Bir evi kiraladıktan sonra uzun bir süre boyunca, yaklaşık bir yıl, ailesine kin besleyenleri avlamaya başladı. Her birini peşi sıra ardından giderek. Bu günlerdeki yaklaşan gecenin karanlığında yalnızca tek bir varlık hareket ediyordu, Ulf'ün belli belirsiz siyah pelerini... Tek duyulan ve gecenin yalnızlığını kesen ses ise sadece bir tabancaya aitti. Ertesi günlerde güneş meydana çıktığında Vidarr ailesine kin besleyenlerin cesetleri evlerinden çıkartılıyordu. Ulf bir yılın ardından işini hallettikten sonra tekrardan soğuk bir kişiliğe bürünmüş başkente geri dönmeye başlamıştı. Geri döndüğünde gemi aracılığıyla Norveç'in yolunu tuttu. 25 Yaşındayken arkasında bıraktıklarına aldırış etmeden Norveç'e geldi. 6 Yaşından beri hiçbir doğum gününü kutlamıyordu. O günden sonra doğum günü ölüm gününden farksızdı sonuçta... Norveç, Bergen'e vardığında İzlanda ile benzerlikleri bulunduğunu fark etti fakat yine de bir ada olmadığı için hissiyat bile farklıydı. Vardığı gün ormanlık alana yakın bir yerden ev kiraladı. Bir süre hafif işlerde harçlık çıkartarak tatil kafasında bir hayat sürdü. Çok düşündü, çok taşındı. Bunca yıldır hiç kendisi için bir şey yapmamış, yaşamamıştı. Aşk bile kapısını hiç çalmamıştı daha doğrusu çalamamıştı. Bunca şeyi düşünürken bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek kafasını dağıtmak için orman koruyuculuğu ile alakalı silahlı bir işe girdi. Evinin yakınlarındaki bir ormanı vardiyalı bir şekilde birkaç personel ile birlikte koruyordu. Hem ormanı hem vahşi yaşamı hem de insanların etkileşimi ile alakalı bir işti. Bu işi yaparken bir yandan kendini bazı konularda geliştirmeye devam ediyordu. Ormanın derinliklerinin ilginç bir albenisi vardı. Uzunca ağaçlar ve ay ışığının vurduğu bir gökyüzü... Genel olarak ormanda Ulf gezerken adeta bir kurt gizliliğinde dolaşıyor minimum gürültü yaparak gölgelerin arasından dolanıyordu. Günlerden bir gün Ulf ormanın derinliklerine doğru ilerlediği esnada ay ışığının vurduğu bir açıklıkta siyah saçlı, beyaz tenli bir kadının nazik bir ifade ile kütük üzerinde oturarak ayağının dibindeki tavşanı bir yandan severken diğer yandan etrafındaki mum ışıklarının yüzüne vurmasıyla Ulf kadına bakarak kalakaldı. O an hiç hissetmediği bazı hisleri içinde hissederken ayağının altındaki dal parçasını yanlışlıkla kırması sonucu tavşan kaçtı ve kadının tüm dikkati kaşları çatılı bir şekilde Ulf'a kaydı. Kadın usulca ayağa kalktığında ayaklarında ayakkabının olmadığını fark etti. Üşümüş olmalıydı hem de oldukça üşümüş... Ulf ay ışığının altında parlayan gözleriyle kadına yaklaştı ve ona burada ne yaptığını sordu. Kadın ürkek bir ifade ile Ulf'a bakınıp tek eliyle kolunu kaşıyarak, kaybolduğunu söyledi. Kayıp mı olmuştu? Daha iyi bir yalanı olsa iyi olurdu. Ulf üzerindeki ceketi çıkarıp kadının üzerine örttü ve adını nazik bir tonda sordu. Kadın adının Lilith Tora olduğunu söyledi. Kadının isminin anlamının da dişi kurt benzeri bir şey olması ilgisinin istem dışı ekstra olarak kaymasına neden olmuştu, sonuçta kendisi de adıyla bir kurtu ifade ediyordu. Çekimser bir şekilde Ulf'un yanında eline aldığı büyük çantasıyla birlikte ormanın çıkışına doğru yürüyen Lilith bir yandan peşinde bulunan beladan çekiniyor. Diğer yandan ise yanındaki adama güvenmek istiyordu. Süre gelen yürüyüşün ardından ikilimiz ormanın sığ bölgesini aşarak Ulf'un evine doğru yaklaştılar. Kapıya geldiklerinde Ulf ceketini Lilith'in omuzlarından alarak katlı bir şekilde kendi omzuna attı. Kapıyı açıp Lilith'i içeriye soktuktan sonra bir süre kapının dışını ve etrafı inceledi ardından içeri girerek kapıyı kilitledi. Birkaç merdiven yukarı çıkıp evin içerisine tam anlamıyla girmişlerdi. Omzundaki ceketi kanepeye attıktan sonra şöminenin içerisine birkaç odun atarak köz olan ateşi harladı. Yanan ateş Lilith'in parıldayan gözlerine ayrı bir renk katıyordu. Üşümesinin etkisiyle olacak ki ateşin hemen dibine çöküverdi ve çantasını da yanına koydu. Ulf bir süre sessizliğini korudu ve mutfağa doğru geçip, kahve yapmaya başladı. Arada bir içeriye bakınıyor kişiyi kontrol ediyordu. Uzaktan bakılınca bile yeterince üşüdüğü ve muhtaç bir halde olduğu gözüküyordu. En azından o öyle düşünüyordu. Kahveleri hazırladıktan sonra Lilith'in yanına gelerek kahvenin birini ona doğru uzattı ve kanepeye kendini bıraktı, sessiz bir biçimde. Bakışlarındaki merak duygusu belli olabiliyordu, bir yudum alıp kahve bardağını önündeki sehpaya bırakıp, Lilith kahvesinden yudum almaya fırsat bulamadan ona ormanda olmasının gerçek sebebini sordu. Lilith şaşırmış fakat pek fark ettirmemişti. Başka bir çaresi olmadığından mı yada Ulf'a anlık olarak güven duyduğundan mıdır bilinmez. Ona paganizm ile ilgilendiğini ve bu yüzden insanların onu kötü bir cadı gibi benimsemesinden bahsederek adeta dalga geçer bir şekilde anlatmaya başladı. Ulf dikkatli bir şekilde kişiyi dinliyordu, anlattıkları Ulf'a normal geliyordu. Kendi annesi de zamanında botanik ile ilgileniyor ve mitolojiye değer veriyordu. Aynı Ulf'un değer verdiği gibi...
 

Victor Quinn

Vatandaş
27 Mar 2024
5
0
1
Lilith sözlerini bitirdiğinde nefes nefese kalmıştı, oldukça hararetli ve gergin bir konuşmaydı onun tarafınca. Lilith sustuğunda Ulf Lilith'in kahvesini işaret etti ve uzun süredir ilk defa tebessüm etti. Lilith aldığı gülümseme karşısında bir süre Ulf'a bakınıp oturduğu yerden kahvesini içmeye başladı. O sırada Ulf kahvesinin son yudumunu aldı ve ayağa kalkarak odasının yanındaki duşa gitti küvetin ve suyunu akıtmaya başladı. Kısa bir süre yaptığı hazırlıktan sonra Lilith'in yanına geldi. Ona küvetin suyunun hazır olduğunu ve birkaç parça kıyafeti de yanına bıraktığını söyledi. Bunu duyan Lilith çekingen bir ifade ile usulca kızararak teşekkür etmekten başka bir şey yapamadı. Paytak adımlarla Ulf'un yanından geçerek duşun olduğu Ulf'un odasına geçti. Bu esnada Ulf kanepeye geçerek şu an neler yaşandığı hakkında mantığını sorgulamaya başladı. Aslında bir kıza sadece yardım ediyordu, değil mi? En fazla ne olabilirdi ki... Geçen bir sürenin ardından içeriye bol kıyafetlerle Lilith girdi. Göz ucuyla istem dışı Lilith'i kesen Ulf güzelliğinin farkına tekrar varmıştı. Gözlerini bir anda şömineye çevirdi. Lilith görmüş müydü bilinmez ama yüzünden mahcup ifade vardı. Ulf usulca ayağa kalktı ve pencereye bakındı. Bir süre dışarıya bakındıktan sonra Lilith'e çok geç olduğunu onun da yorulmuş olacağını söyleyip yatmaları gerektiğinden bahsetti. Lilith ise anlayışla karşıladı. Şimdi tek problem kim nerede yatacaktı? Bir süre yapılan münakaşanın ardından Lilith şöminenin yakınındaki kanepede, Ulf'ta onun karşısındaki kanepede yatmaya karar verdi. Ulf bir süre sonra Lilith'e bakındı. Nefeslenişinden uyuduğu anlaşılabiliyordu. Lilith'e ne kadar baktı bilinmez ama gece 3 sularında uyuyakalmıştı. Ulf gözlerini burnuna gelen duman kokularıyla açtı. Kafasını kaldırdığında karşısında Lilith'İn ona doğru uyanması için bağırdığını ve evin dışının ateşler içerisinde olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Evin içerisi dumanlar içerisinde kalmıştı. Bir hışımla ayağa kalktı ve Lilith'i elinden sıkıca tutarak ayağa kaldırdı. Lilith endişeli bir şekilde yerdeki çantasını eline aldı. Ulf camdan dışarıya baktığında etrafının kızıla büründüğünü iyice gördü. Dışarda ise içerde bulunan cadının ölmesi ile alakalı slogan atan bir topluluk vardı. Fakat topluluk ev kapısının olduğu tarafta durmuyordu. Ulf üzerlerine kalın gelebilecek bir şeyler hızlıca alıp ufak bir çanta hazırladı. Gerekli bazı şeyleri çantasına attıktan sonra Lilith ile birlikte hızlı adımlarla kapıdan dışarı çıkıp topluluğun tam tersinden dışarıya çıktılar ve koşar adım kaçtılar. Evin hali içler acısıydı, çıktıktan 2 dakika sonra ateşler evin içerisini sarmaya başlamıştı. Evden yeterince uzaklaşmışlardı, Ulf bir ahırın yanından geçtiği esnada gecenin karanlığındayken bir atı çözüp önüne Lilith'i alarak dört nala koşmaya başlamışlardı. İzlanda'da babasından yeterince binek eğitimi de almıştı. En azından hayvanlara sevgi besliyor ve onlara saygı duyuyordu. Düşmeden de sürebiliyordu... O adrenalinle ise bunları hiç düşünmedi, yalnızca sürdü. Uzaklaşarak düzgün bir alana vardıklarında nefes nefese bir şekilde ara bir sokağa girdiler. Lilith: "Onlar." diyerek Ulf'a bakındı. Ulf kimler olduğunu anlamıştı onu kötü cadı olarak görenlerdi. Lilith bir süre etrafına bakındı ve Ulf'a yaklaşıp: "Kaçmalıyız buradan uzaklara." Ulf sanki nereye der gibi bir bakış attı. Lilith: "Bir yer biliyorum, Amerika. Orada bir arkadaşım var bu olaylar yaşanmadan bir süre önce zaten oraya gidecektim, fırsat olmadı. Bizim gibi kuzeylilerden oluşan bir topluluk var, orada rahat edebiliriz." Ulf hiçbir şey diyemedi, ne yapacaktı ki? Bu sıradan hayatına devam mı edecekti? Bir yerde patlak vereceğini biliyordu. Hiçbir şeyi düşünmeden teklifini kabul etti. Birbirine yabancı olan ikilimiz şimdi bir anda yol arkadaşı olmuşlardı. Bir iki gün yaptıkları hazırlığın ve kaçak hayatın ardından Ulf'un ayarladığı bir gemi ile oldukça uzun sürecek olan yolculuklarına başladılar. Bu yolculukları onlara yaklaşık 3 ayı bulacak bir vakit geçirmelerine olanak sağlamıştı. Bu süreçte ikilimiz ilk günden çok daha farklı bir halde ilişkilerini sürdürmeye devam ediyorlardı. Yolculuk bittiğinde adeta toprağı öper gibi oldular. Amerika'ya gelmişlerdi sonunda. İkilimiz Lilith'İn bahsettiği topraklara doğru yola çıktılar.