Rodeo Roleplay'e Hoşgeldin
Sende aramıza katılmak istiyorsan
Hemen Başvur (DISCORD UZERINDEN)!

"Familie von Bürgerwehren"

DF

Jager Hoffmann

Yeni Üye
24 Ağu 2024
2
0
1
Flag_of_Germany_18671918.svg.png


Essen şehrinin sokaklarında tarih 23 Ağustos 1887’yi gösterirken, gece yarısının derin sessizliğini bozan şiddetli yağmur, karanlık gökyüzünü adeta yırtarcasına yağmaktaydı. Şehrin dar ve ıssız sokaklarında sekiz adam, birer suçlu gibi, son hızla kaçıyorlardı. Kaderleri onları karanlığın içine doğru sürüklüyordu, ancak hiçbirinin aklında bu gecenin hayatlarını nasıl değiştireceğine dair en ufak bir fikir yoktu. Peşlerindeki polisler, durmaksızın onların izini sürüyor, yakalanacakları anı bekliyordu.

Lukas Steiner, Quinlan Nigel, Bobo Rudolf, Burrow Jager, Hoffmann Helge Messerschmidt, Arnulf Heinrich, Adel Schlüter ve Benjamin Albert… Bu sekiz adam, bir zamanlar sadece liseden mezun olup arkadaşlıklarını sürdüren bir grup gençti. Ancak, II. Wilhelm’in tahtına olan tehlikeleri nedeniyle, dostlukları ve inançları birer tehdit olarak görülüyordu. II. Wilhelm, bu sekiz adamın düşüncelerini ve hareketlerini tehlikeli buluyordu. Onların halk arasında büyüyen etkisi, tahtın varisini rahatsız ediyordu. Liseden mezun olduktan sonra katıldıkları siyasi eylemler, Wilhelm’in gözünde onların birer halk kahramanına dönüşmesine neden olmuştu. Ancak bu, varis için bir tehlikeydi. O gece, her şeyin değiştiği geceydi.

Sabahın ilk ışıklarıyla, yağmur dinmişti. Ancak, Essen’in dar sokakları hâlâ nemliydi. Sekiz adamın saklandığı evin kapısı, ani bir patlamayla kırıldı. İçeriye doluşan polisler, onları buldukları yerde kelepçeleyip dışarı sürüklediler. O an, ne kadar çaresiz olduklarını fark ettiler. Hayatlarının geri dönülmez bir şekilde değiştiğini anladılar. Bu sekiz adam, vatanlarından hain olarak sürgün edildiler. II. Wilhelm, onları kendi ülkesinde bir tehlike olarak görmekteydi ve bu yüzden onları Kuzey Denizi’nin ortasında, ölüme terk etmek için bir plan yapmıştı.

Kuzey Denizi’nin karanlık sularında, eski bir salda, ellerinde sadece birkaç konserve ve biraz su ile yapayalnız kaldılar. Rüzgârın acımasızca estiği bu denizde, hayatta kalma umutları giderek tükeniyordu. Ancak, onların içindeki yaşama arzusu, karşılaştıkları her zorluğu aşabilecek kadar güçlüydü. Günlerce, dalgalar arasında savruldular. Nihayetinde, ufukta beliren bir yük gemisiyle hayatlarının yeniden şekillenebileceğini düşündüler. Gözlerine ilişen bu umut ışığı, onları hayatta tutuyordu.

İspanya’ya gitmekte olan bu yük gemisi, sekiz adam için bir kurtuluş anlamına geliyordu. Salın iplerine tutunarak tüm güçleriyle gemiye doğru kürek çektiler. Yaklaştıklarında ise, seslerinin yettiği kadar bağırdılar: "Helfen Sie uns, sonst sterben wir hier!" Ancak, geminin mürettebatı, onların çaresizliğine alaycı bir şekilde gülmekle yetindi. Mürettebat, İspanya bayrağı taşıyan bir yük gemisiydi ve sekiz adamın acımasız kaderine kayıtsız kalıyor gibiydiler. Tam umutsuzluğa kapılacakken, gemide bulunan bir Alman mürettebat üyesi, onlara yardım eli uzattı. İspanyol kaptanları ikna ederek, onları gemiye almalarını sağladı. Ancak, bu yardımlarının bedeli ağır olacaktı. İspanyol kaptanlar, İspanya kara sularına girdiklerinde onları denize atmakla tehdit ettiler. Sekiz adamın kaderi, bir kez daha belirsizliğe sürüklenmişti.

Denizde geçirdikleri zorlu günlerin ardından, Granada kıyılarına yaklaşan gemide saklanmaları gerekiyordu. Sekiz arkadaş, sessizce bir plan yaparak, tahıl yüklü ambarlara gizlendiler. Fark edilmeden karaya ayak basmayı umuyorlardı. Gemi, Granada’ya yaklaştığında mürettebat, onları bulamayınca, Alman mürettebat üyesi durumu kendi lehine çevirdi. “Onlar kendilerini denize attı” diyerek İspanyol kaptanları yatıştırmayı başardı. Gemi limana demirlediğinde, sekiz kaçak hızla tahıl ambarından çıkıp şehre karıştı. Ancak, yırtık pırtık giysileriyle şehrin kalabalığında dikkat çekmekten korkuyorlardı. Bu yüzden bir köşeye çekilip dilenci gibi davranmaya başladılar.

Granada sokaklarında dikkat çekmeden dolaşmak için bir plan yapmaları gerekiyordu. Ara sokaklarda dolanırken, kapalı bir dükkân buldular ve içeri sızarak üstlerini değiştirdiler. Şık takım elbiseler giyerek yeni kimliklerine büründüler. Artık, şehrin kalabalığı içinde daha az dikkat çekiyorlardı. Ardından, lüks bir otele girdiler ve kendilerini iş adamı olarak tanıttılar. Arnulf, cebinden çıkardığı beş para etmez köstekli saati resepsiyoniste büyük bir değer taşıyormuş gibi göstererek ona hediye etti ve bu şekilde otelde kalmayı başardılar. Ancak, planları sabah olmadan otelden kaçmaktı. Şafak sökerken, planlarını başarıyla gerçekleştirip otelden ayrıldılar.

Granada'da yeni bir hayat kurmak kolay olmayacaktı. Kaçak oldukları bu ülkede, polis ve askerden kaçmak, yeni kimliklere bürünmek zorundaydılar. Birkaç gün boyunca şehirde saklandılar, ne yapacaklarını planladılar. Bir gece, şehrin arka sokaklarında dolanırken, eski bir kilisede bir toplantı yapıldığını fark ettiler. Sessizce içeri girip dinlediklerinde, yerel halkın bir isyan planladığını öğrendiler. Bu isyan, sekiz adam için bir fırsattı. İsyana katılmak, yeni hayatlarını kurmaları için bir çıkış yolu olabilirdi.

Zamanla, sekiz arkadaş isyancıların güvenini kazandı ve isyanın planlarına dahil oldular. Her biri farklı bir kimliğe büründü. Helge Messerschmidt, Granada sokaklarında bir vaiz olarak tanınmaya başladı. Onun vaazları, halkı etkiliyor ve isyana katılmaları için onları cesaretlendiriyordu. Rudolf Burrow, eski bir asker gibi davranarak yerel halkı silahlandırmak için çalıştı. Silah eğitimi veriyor, isyancıların savaşma yeteneklerini artırıyordu. Lukas Steiner ise zengin bir tüccar kılığına girerek, isyanın finansmanını sağladı. Ticaret ağlarını kullanarak isyancılara gerekli kaynakları temin etti.

Aylarca süren hazırlıkların ardından, isyan günü gelip çattı. Granada’nın dar sokakları hem isyancılar hem de kral yanlısı güçler tarafından kan gölüne çevrildi. Sekiz adam, isyanın ön saflarında yer aldı, ancak isyan beklediklerinden çok daha zorlu geçti. İspanyol hükümeti, isyanı bastırmak için tüm gücünü kullandı. Ancak, sekiz adam hayatta kalmayı başardı. Şehirden kaçıp derin ormanlarda saklandılar ve burada yeniden plan yapmaya başladılar.

Granada’dan kaçtıktan sonra, sekiz arkadaş İspanya’nın dört bir yanına dağıldı. Her biri farklı bir kimlik ve hayat kurarak izlerini kaybettirdiler. Ancak, zihinlerindeki özgürlük ve adalet arayışı hiç bitmedi. Zamanla, bu sekiz adam, İspanya’nın yeraltı dünyasında birer efsane haline geldiler. Onlar artık sadece kaçak değil, birer lider, birer devrimciydi. Her biri, bulundukları yerlerde isyanlar başlattı, adalet için savaştı. Ancak, hiçbir zaman kimliklerini açıklamadılar. Essen’in yağmurlu sokaklarından başlayan bu destan, İspanya’nın karanlık gölgelerinde birer efsaneye dönüştü. Onlar, kaderlerini elleriyle yazan sekiz adamdı; tarih onları hain olarak kaydedebilir, ancak halk onları kahraman olarak hatırlayacaktı.

Yıllar geçtikçe, sekiz adamın hikayesi kulaktan kulağa yayıldı. Her biri farklı bir şehirde, farklı bir isimle anılmaya başlandı. Ancak, hiç kimse onların gerçek kimliğini bilmiyordu. Granada’dan Madrid’e, Barselona’dan Sevilla’ya kadar her yerde isimleri fısıldandı. Onlar artık halkın kahramanları


Granada'daki isyanın ardından sekiz adam, İspanya’nın her köşesine dağılarak izlerini kaybettirmişti. Ancak kaderleri, onları Amerika'nın sonsuz fırsatlar ülkesi olarak bilinen topraklarına doğru bir yolculuğa çıkaracaktı. İçlerindeki özgürlük ve adalet arayışı, onları bir kez daha bilinmeyene sürükledi. Birbirlerinden uzakta geçirdikleri birkaç yılın ardından, yeniden buluşma kararı aldılar. Bu kez hedefleri, fırsatların ve tehlikelerin kol gezdiği Amerika'nın batısındaki Texas'tı.