Edward Montgomery, 1874 yılında, Blackwater adındaki küçük bir kasabada dünyaya geldi. Babası bir çiftçiydi aynı zamanda balıkçılık ile uğraşıyordu. Genç yaşta, çevresindeki doğal güzellikler ve suyun çağlayan sesiyle büyüyen Edward, doğanın ve kasabanın ruhunu derinden hissetti. Balıkçılıkla ilgilenirken, aynı zamanda çiftlikte çalışarak ailesine yardım etti. Blackwater'ın sakinleri arasında büyüdüğü için, onların yaşam tarzını, kültürünü ve inançlarını içselleştirdi. Ancak, hükümetin kasabayı ihmal etmesi ve haksızlığa karşı duyarsız kalması, genç Edward'ın siyasi düşüncelerini değiştirmesine neden oldu. Adaletsizliğe karşı bir isyan ateşiyle dolan genç adam, kasabanın içindeki insanlardan oluşan bir çeteye katıldı. Ne olursa olsun Edward ve çete üyeleri, valiliklerin artan baskılarına rağmen kararlılıkla direnerek mücadele vermektedirler. Diğer kasabaların tüccarları ile konuşup ticari gücü Blackwater'a doğru yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu noktada ise Edward'ın pazarlama ve hitabet yeteneği ön plana çıkmaktadır. Her mücadelede, cesaretleri ve stratejileriyle yollarını bulsalar da hükümetin gönderdiği süvari kuvvetleri onlara zorluk çıkartmaktadır. Hükümetin yaptırımları git gide artmaktadır. Süvarilerin geldiği bir günde kasabanın yaşlılarından Rebecca'yı halkı isyana teşvik ettiği gerekçesi ile yargılayarak idam etmeleri çeteyi çok kızdırdı. İşte o gün bu isimsiz çete silahlanma kararı aldı ve kendilerini bundan sonra Black Death olarak isimlendirdiler. Şu zamanlarda tüccarları ve zenginleri soyarak eylemler gerçekleştiriyorlar ileri zamanda eylemleri daha büyük hale geleceği düşünülüyor