Rodeo Roleplay'e Hoşgeldin
Sende aramıza katılmak istiyorsan
Hemen Başvur (DISCORD UZERINDEN)!

Arturo Tizoc Roja

DF

Arturo Tizoc Roja

Yeni Üye
27 Mar 2024
2
1
1
🌵 Arturo Tizoc Roja 🌵
.........................................................
Doğum Tarihi : 01/01/1874
Doğduğum Yeri: Mexico City
Yaşadığı kasaba : Armadillo
İlgilendiği Meslekler : Avcılık, Balıkçılık
.........................................................
Arturo'nun çocukluğu, Meksika'nın sıcak topraklarında, Aztec kültürünün izlerini taşıyan bir ailede geçti. Arturo ismini babası ona verdi. "Büyük Ayı" anlamına gelen bu isim, her zaman bu aileye yol gösterici olmuştu. Tizoc ismini annesi ona verdi. Aztec dilinde "Kan Yolu" anlamına gelen bu isim, Arturo’nun kökenlerinin değerini belirtiyordu. Aztec kökenli olan anne oğluna atalarında bir iz bırakmak için ona bu ismi vermişti.

Annesinin atalarından bir miras daha vardı Arturo’ya, bir inanış. Annesi, Aztec tanrısı Mixcoatl'a derin bir saygıyla bağlıydı. Her gece, yıldızlar altında, onun huzurunda dua ederken, Arturo da yanında olurdu. Mixcoatl'ın gücünü ve bereketini hissetmek, ona bir nevi huzur verirdi. Küçük Arturo, annesinin dualarını dikkatle dinler, tanrılarının gözdesi olan Mixcoatl'a olan saygısını annesinden öğrenirdi. Ancak, annesinin gizlediği bu inanış, Arturo'nun çocukluğunda heyecan verici bir sır olarak kaldı. Annesi, Mixcoatl'a olan bağlılığını açıkça göstermekten çekinirken, Arturo'nun merakı da bir o kadar artıyordu.

Arturo avlanmayı babasından öğrendi. Babasıyla geçirdiği av maceraları ise Arturo'nun hayatında ayrı bir yer işgal ederdi. Babası, ona avlanmanın bir eğlence değil, bir sorumluluk olduğunu öğretirdi. Tabii ki, bu Arturo için yaz’ın sonu ve sonbahar’ın başında geçerli değildi çünkü bu dönem Kıymetli Tüy (Quecholli) zamanıydı.Her yıl Quecholli zamanında Arturo büyük bir av düzenler ve arkadaşlarını çağırırdı. Kimse bunu her yıl neden yaptığını bilmezdi, ama dostları bundan zevk alırlardı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise avda çıkan en tehlikeli ve büyük hayvanları Arturo avcılardan satın alarak şafak vaktine kadar güvenli bir yerde saklardı. Şafak vaktinde ise ormanın en ücra köşelerine gider, yalnız ve kimsenin olmadığına emin olduktan sonra bu avları büyük bir taşın üstüne koyar, (Bulut Yılanı) Mixcoatl’a adak olarak yakardı. Hayvanlar kül olana kadar dualarını yapar, sonra tüm külleri toplayıp ve çevredeki topraklara saçarak bu toprakların daha bereketli bir hale geleceğine inanılırdı. Annesinin inanışını her yıl bu şekilde devam ettirirdi.

Arturo'nun hayatı, Meksika'nın sıcak topraklarında geçirdiği çocukluğunun ardından 3. kışın gecesinde babasının avdan dönmemesiyle sarsıldı. Arturo, babasının arkadaşlarından Meksika'nın batısında daha önce hiç görülmemiş bir panter cinsinin saldırısına uğradıklarını ve babasının da onun tarafından öldürüldüğünü öğrendi. Avcılar bu hayvanı avladıklarında ona isim olarak Señor de la Noche dedi, yani Gecenin Efendisi. Arturo buna çok üzülse de güçlü duruşunu asla bozmadı, içinde o gün geldiğinde ve babasına kavuştuğunda ona anlatılacak av hikayeleri biriktirmeye yemin etti. Babasının ölümünden sonra annesine bakan Arturo'nun hayatı Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni bir dönemle şekillendi. 1890'ların başında, Amerika'nın sınır bölgelerine olan göç dalgası, Arturo ve annesini de etkiledi. Ekonomik fırsatlar ve yeni başlangıçlar arayışında olan aile, Amerika'nın batısına doğru hareket etti.

Dere kenarında küçük bir kulübede yeni hayatına alışmaya çalışan Arturo'nun karşılaştığı en büyük zorluklardan biri ırkçılıktı. Meksikalı göçmenler olarak, sık sık ayrımcılığa maruz kalıyorlardı. Arturo, bu ırkçılığı hem ticaret yaptığı insanlarda hem de sokakta hissedebiliyordu. Ancak, içindeki güçlü avcı, ona bu zorluklarla başa çıkmak için direnç sağladı. Her zaman içinde bir yerde babasının ruhunu, Mixcoatl’ın gücünü ve annesinin dualarının etkisini hissederek güçlenirdi.Amerika'nın vahşi doğasında, babasından öğrendiği avcılık becerilerini daha da geliştirdi. Farklı kültürlerden insanlarla tanıştı ve onların yaşam tarzlarını, avlanma tekniklerini öğrenme fırsatı buldu. Bu deneyimler, onun dünyaya bakışını genişletti ve insanları daha yakından tanımasına yardımcı oldu.

Annesi, dere kenarından bir kova su almak için dışarı çıktığında bir çıngıraklı yılan tarafından sokuldu. Arturo eve döndüğünde annesi yatağın içinde ateşler içindeydi. Durumu gören Arturo bağıra bağıra ağladı ve Mixcoatl’a dua etti. Elinden bir şey gelmiyordu, en yakındaki kasaba 6 saatlik uzaklıktaydı. Sıcak su, doğal bitkiler ve alkol gibi bulabildiği her şeyi kullanarak annesini kurtarmaya çalıştı ama hiçbiri işe yaramadı. Annesi ölmeden önce son söz olarak ona şunları söyledi: “Babanı çok özlediğimi biliyorum ve bu yüzden Mixcoatl beni onunla kavuşturuyor. Senin daha zamanın var. Unutma! Arturo, en büyük av her zaman beklenmedik anda karşına çıkar ve büyük bir ders verir. Baban ve ben hep senin yanında olacağız ve ruhumuzla seni güçlendireceğiz, evlat. Seni çok seviyoruz.” Arturo kollarında can veren annesini dere kenarındaki en büyük ağacın gölgesine gömdü ve o gün ailesinin mirasını nesilden nesile aktaracağına yemin etti.

young_mexican_hunter_and_27_years_old._Short_Brown_Hair_and_Green_eyes._date_is_1901..pngyoung_mexican_hunter_and_27_years_old._Short_Brown_Hair_and_Green_eyes._date_is_1901._a_aztec_...png